Tedavilerimiz
Proloterapi

AĞRI TEDAVİSİNDE ÇIĞIR AÇAN PROLOTERAPİ İLE EKLEM VE KAS AĞRILARINIZDAN AMELİYATSIZ KURTULABİLİRSİNİZ.

PROLOTERAPİ İle Zayıflamış, Eskimiş Eklem, Kıkırdak, Ligament Ve Tendonları Eski Haline Getirmek İçin Geliştirilen Proloterapi Tekniği İle Her Türlü Eklem, Kıkırdak, Tendon Ve Kas Ağrısında Ameliyatsız Tedavi Mümkün.

Proloterapi Nedir?


Proloterapi iyileşmeyi uyaran bir enjeksiyon tekniğidir. Sorunlu olan ligament, tendon ve eklemlere çeşitli iyileşmeyi uyaran maddelerden enjekte edilmesidir.

Bu tedavi ilk kez 1930'larda Hackett ve arkadaşları tarafından hastalara uygulanmaya başlamış ve günümüzde de yaygın olarak ABD'de kullanılmaktadır.

Proloterapi, yumuşak doku hasarlarının enjeksiyon kullanılarak tedavi edilmesidir. Çoğunlukla hiperozmolar dekstroz solüsyonu olmak üzere bir irritan madde enjeksiyonu yoluyla kronik kas-iskelet sistemi ağrılarının tedavisini hedefler. Enjeksiyonlar bölgede iltihaba yol açar, vücut bölgeye kan ve besin desteğini artırır, bunun sonucunda da doku onarımı gerçekleşir. Proloterapide doktor, şekerli ya da tuzlu su bazlı bir çözeltiyi hasarlı bağ ya da tendonun kemikle birleştiği noktaya enjekte eder. Enjeksiyon iltihaba neden olur, bu da kan akışını, şişmeyi ve ağrıyı artırır. Vücut daha sonra onarma ve iyileşme sürecini başlatır. Tedavi seanslarının uzunluğu tedavi edilen bölgeye bağlı olarak değişir. Örneğin hasarlı bir dirseğin tedavisi sadece bir alana enjeksiyon gerektirirken, boyun ya da sırt gibi daha geniş bölgelerin tedavisi daha fazla enjeksiyon gerektirir. Dirsek tedavisinde sadece birkaç defa enjeksiyon yapılsa da sırt için tek bir tedavide gereken enjeksiyon sayısı 50’ye kadar çıkar. Enjeksiyon sayısı artıkça, tedavi süresi de uzar. Tedavi genellikle 1 veya 3 hafta aralıklarla gerçekleştirilen 3 ila 6 arasında değişen sayıda seans gerektirir. Bazı uygulayıcılar tedavi seansları arasında 4 ila 6 haftalık boşluklar bırakır.

Proloterapi; zayıflamış, yıpranmış, hasarlanmış, gevşemiş ve gücünü kaybetmiş tendon, ligament ve eklemlere proliferatif hücre ve doku yenileyici olan solüsyonların enjekte edilmesi esasına dayanan bir tedavi yöntemidir. Enjekte edilen proliferatif maddeler eklemlerde, tendonların kaslarla birleşme noktalarında ve kasların kemiğe yapışma yerlerinde, kontrollü bir inflamasyona iltihaba yol açar. Vücut bu bölgeye kan ve besin desteğini artırır, bunun sonucunda da dokuların yenilenmesi ve eski gücüne kavuşması sağlanır. 



Proloterapinin Faydaları:


Proloterapi kronik boyun ve sırt ağrılarını, artritten kaynaklanan eklem sertliği, baş ağrısı, fibromiyalji, spor yaralanmaları, karpal tünel sendromu ve kısmi tendon, bağ ya da kıkırdak yırtıklarını tedavi etmek için kullanılmıştır. Bir klinikte uygulanabilen, hastayı anestezi almaktan ya da ameliyat sonrası uzun iyileşme dönemlerinden koruyan cerrahi olmayan bir işlem olması, proloterapinin başlıca faydasıdır. Ayrıca ameliyattan daha ucuzdur. Dahası proloterapide, omurgada sabitlik yaratmak amacıyla omurların birbirine kaynaştırıldığı boyun ameliyatında olduğu gibi hareket kabiliyetinde kayıp yaşanmaz. Proloterapinin bir diğer faydası da hastanın ilaç kullanmasını gerektirmemesidir. Hastalar ağrı kesicilerin maliyetinden ve yan etkilerinden kurtulmuş olur.

Proloterapiye Hazırlık:


Rahatsızlığı azaltmak için tedaviden önce analjezik ve sakinleştirici ilaçlar verilebilir. Ancak çoğu hasta işlemden sonra araba kullanmalarına engel olacağı için sakinleştirici kullanılmasını istemez. Pek çok hekim deri hassasiyetini azaltmak için topikal dondurucu spreyler, buz torbaları veya anestetik kremler kullanır. İşlemden önceki saatlerde hastalara bol su içmeleri önerilir çünkü bu hücre hidrasyonuna yardımcı olur.

Proloterapide Dikkat Edilmesi Gerekenler:

Bütün işlemlerde olduğu gibi proloterapinin de bazı riskleri vardır. Hastalardan bir izin ve onam belgesi imzalaması istenir. Tedavi vücuda iğne batırılmasını gerektirdiğinden, tedavi edilen alana bağlı olarak atardamarlarda, sinirlerde ve hatta akciğer dokusunda yırtılma oluşması ihtimali vardır. Bazı hastalar enjekte edilen maddeye alerjik reaksiyon gösterebilir.

Yan Etkileri:

En yaygın yan etkiler arasında enjeksiyon esnasında ağrı, sonrasında ise hassasiyet ve sertlik yer alır. Hastalara ibuprofen gibi iltihap önleyici ilaçlar almamaları önerilir çünkü bu tür ilaçlar proloterapinin gerçekleştirmeyi amaçladığı iyileşme sürecini engeller.

Araştırma ve Genel Kabul:

Alternatif Tıp Ağı’na göre, yapılan araştırmalar proloterapinin tedavi edilenlerin %92’sini iyileştirdiğini göstermiştir, ancak terapi yeterince denenmemiştir. Terapinin muhalifleri proloterapistlerin iğneleri nereye yapacaklarına nasıl karar verdiklerini sorgular çünkü bağlardaki zayıflama röntgende görünmeyecektir.

Nöral Terapi Nedir?

Nöral terapi, temelde lokal anestezik ilaçlarla yapılan enjeksiyon yöntemidir. Enjeksiyonların yapıldığı yerlerden dolayı vücudun otonom sinir sistemine etki ederek iyileştirici mekanizmaların çalışmasını başlatır. Bozulmuş olan sinir sistemini tekrar eski dengesine kavuşturmayı amaçlar. Almanya başta olmak üzere birçok ülkede uygulanmaktadır.
Nöral terapi veya nöral tedavi tanımlaması iyileşme için sinir sistemine etki edilmesi anlamında kullanılmaktadır. Nöralterapi, otonom sinir sistemi üzerinde düzenleyici ve uyarıcı etki yaparak iyileşmeyi sağlamaktadır. Hastalıklarımızın ve geçmeyen ağrılarımızın temelinde otonom sinir sisteminde biriken hasarlar yer almaktadır. Bu duruma yaşamımız boyunca geçirdiğimiz mikrobik hastalıklar, ameliyatlar, kazalar, fiziksel ve psikolojik travmalar neden olmaktadır. Bademciklerimiz iltihaplandığında, dişimiz çürüdüğünde ve diş tedavisi olduğumuzda veya sezeryan ameliyatı sonrası o bölgedeki iletişim ağı etkilenir. Yaşam boyu kalıcı olabilen hasarlar bırakır. Bu hasarlar sonradan gelişen hastalıklarımızın temelini oluşturmaktadır. Hasarlı bölge cildine yapılan nöral terapi ile iletişimdeki bozukluk düzeltilmektedir. Nöral terapide lokal anestezik maddenin anestezik etkisi kullanılmaz.

Kimlere uygulanabilir?

Başlıca ağrı tedavisi olmak üzere organların çalışma aksamalarında ve hormon bozukluklarında etkili tedavi olarak kullanılabilen nöral terapi; Nöral terapi çocuk ve yaşlılar dahil olmak üzere her yaşta hastaya uygulanabilir. Tansiyon, şeker, kalp vb. hastalıklar ve hastanın kullandığı ilaçlar tedaviye engel değildir. Sadece kortizon kullanan hastalarda vücut tümden baskılandığı için tedavinin etkinliği azalır. Kanı sulandırıcı coumadin kullananlarda ise bazı uygulamalarda dikkatli davranılmalıdır. Genelde cilde yapılan uygulamaların hiçbir sakıncası yoktur. Myastenia Graves hastalarında nöral terapi uygulanmaz.

Nasıl Uygulanmaktadır?

Nöral terapi bir enjeksiyon tedavisidir. Cilde yapılan iğneler yanısıra organlara, vücuttaki tüm yara ve ameliyat izlerine uygulama yapılmaktadır. Eklem rahatsızlıklarında eklem içi uygulamalar gerekebilmektedir. Uygulamalarda genellikle ince, küçük insülin iğne uçları kullanılmaktadır.

Nöral Terapi İyileşme Süreci Nedir? Tedavi Süresi Ne Kadardır?

Nöral terapi hastalığın doğrudan kaynağına yönelik bir tedavi yaklaşımıdır. Bu yaklaşım alışılmış tedavilerden çok daha etkili ve doğrudur.Nöral terapi özellikle migren başta olmak üzere tüm ağrılarda başarılı bir tedavi sağlamaktadır. Nöral Tedavi hastanın altta yatan bozucu alanlarına ve hastalıkla ilişkisine bağlı olarak değişen biçim ve sürelerde uygulanabilir. Bazı hastalıklarda neden olan bozucu alan tek ve tipiktir. Tedavi seanslar halinde yapılmaktadır. Haftada 2-3 seans standart uygulanabilir. Ancak aralıklı olarak da yapılabilir. Bazen aylara bile yayılan tedaviler mevcuttur. Tedavi süresi hastaya özel değişmekle birlikte genelde 10 seansı geçmemektedir.

Nöral Terapinin Yan Etkisi Var mıdır?

Doğal bir tedavi olarak kabul edilen Nöral Terapi ilaç tedavisi değildir. İğnelerdeki kısa etkili lokal anestezik maddenin otonom sinir sistemi üzerinde oluşturduğu uyarıdan faydalanılır. İğne cilde yapılır yapılmaz bu uyarı sinir ağında yayılır ve eskiden kalmış sinir hasarlarının hepsi biyoelektriksel olarak düzeltilir.
Seksen yılı aşkın süredir batıda uygulanan nöral terapinin yan etkileri yok denecek kadar azdır. Hastanın, kullanılan ilaçlara bağlı önceden bilinen bir alerjisi varsa işlem yapılmamalıdır.

Hangi hastalıklarda uygulanır?

Ağrı tedavisi ( Fibromiyalji, Yumuşak doku romatizmaları )
Migren
Boyun, sırt ve bel ağrıları
Omuz ağrıları
Başağrısı
Nevralji, yüz felci
Spor yaralanmaları
Sedef hastalığı
Varis
Sinir sıkışmaları

PRP-Kök Hücre Tedavisi:

PRP (Platelet Rich plasma) ya da TZP (Trombositten Zengin Plazma) doğal tedavi yöntemlerinden biridir. Eklem,kas ve tendon sorunlarının ameliyatsız tedavisi için kullanılan doğal ve biyolojik bir yöntemdir. Bunun dışında cilt yenilenmesi ve saç dükülmesinde kırık iyileşmesine kadar bir çok alanda kullanılmaya başlamıştır. Kan hücrelerinden olan trombositler kanın pıhtılaşmasını sağlar. Bunu sağlayan trombositlerde bulunan büyüme ve iyileştirme faktörleridir. Bu faktörler hasarlı dokunun iyileşmesini de sağlayabilir.

Trombositlerde bulunan büyüme faktörleri:

  • Trombosit Kaynaklı Büyüme Faktörü (PDGF)
  • İnsülin benzeri Büyüme Faktörü (IGF)
  • Transforme Edici Büyüme Faktörü beta (TGF-β)
  • Fibroblast Büyüme Faktörü (aFGF, bFGF)
  • Epidermal Büyüme Faktörü (EGF)


PRP (TZP)’de yüksek oranda ve çok yüksek sayıda trombosit ve beraberinde çok yüksek oranda büyüme ve iyileştirme faktörü bulunur. Bu büyüme faktörlerinin hasarlı bağ, tendon, kas, yumuşak doku veya hasarlı kıkırdak-menisküsün bulunduğu eklem içine verildiğinde doğal ve hızlı bir iyileşme ve onarım başlatmaktadır.

PRP (TZP) sadece ağrı kesici bir tedavi olmayıp, iyileştrici bir yöntemdir. Yararı 4-6 hafta içinde görülür. Enjeksiyonun yapıldığı dokuda oluşan iyileşme kas-iskelet ultrasonu görüntülemesi ile enjeksiyon öncesi durumla karşılaştırılır. Hastanın ağrı düzeyi ve ilk enjeksiyondan gördüğü yarar sorgulanır.Gerekirse toplam 3 kez yapılabilir. Unutulmaması gerekir ki, kas-iskelet sisteminde hasarın onarılması tek başına yeterli olmayabilir. Kuvvet, esneklik, denge-koordinasyon, hız ve dayanıklılık gibi özellikler de fizik ve egzersiz tedavisi ile rehabilite edilmesi gerekir.

PRP (TZP) tedavisinin uygulandığı yerler kas-iskelet sisteminin herhangi bir yerinde bağ (ligaman), tendon (kas kirişi), kas ve kıkırdak hasarının olduğu durumlardır.

- Spor sakatlanmaları (kas yırtılmaları, tendon yırtılmaları, ayak bileği burkulmaları)

- Eklem kireçlenmeleri - Özellikle diz kireçlenmesi

- Sporcular dışında da görülen tendon hasarları (tenisçi dirseği, golfçu dirseği, omuzda rotator kaf tendiniti- hasarı, patellar tendinit ve diğer diz tendinitleri, kalça tendinitleri, aşil gibi ayak bileği tendinitleri)

- Sporcular dışında da görülen ayak bileğinde bağ hasarları

- Topuk dikeni ( diğer tedavilere dirençli olanlarda )

PRP (TZP) klinikte veya muayenehanede hazırlanıp uygulanabilir. Kan tahlilinde olduğu gibi hastadan kan alınır. Kan PRP (TZP) için özel tüpe alınır. 3200 devirde yaklaşık 15 dakika santrifüj yapılır. Bu işlem sonrası kan 3 bölüme ayrılmış olacak. Tüpün üst kısmına ayrılan plazma ve hemen altındaki trombositten zengin kısım gerekli miktarda alınır ve çoğu zaman iğnenin doğru yerde olduğundan emin olmak amacıyla gerekli olan kas-iskelet ultrasonu görüntülemesi eşliğinde enjekte edilir.

Enjeksiyondan sonraki 48 saat boyunca eklemin-tendonun zorlanmaması gerekir. Trombositlerin taşıdığı güçlü faktörlerin etkisi ile bölgede güçlü bir hücre hareketi başlar ve enjeksiyondan sonra bazen 1-3 gün boyunca ağrı hissedilebilir. Birçok enjeksiyonda yapıldığı gibi, enjeksiyon bölgesi önceden anestezi maddesi ile uyuşturulablir. Bu enjeksiyondan hemen sonraki ağrıyı engeller. Enjeksiyon sonrası günlerde devam eden ağrı için parasetamol tableti kullanmak ve gerekirse sık biçimde buz uygulamak yardımcı olmaktadır.

Tetik Nokta Enjeksiyonu

Tetik nokta, kas dokusunun mikro yapısının bozularak daha sert bir doku olan fibrotik dokuya dönüşmesi ile karakterize bir rahatszılıktır.

Oluşmasında, küçük bir kas zedelenmesi önemli bir rol oynar. Bu, ani bir zedelenme olabileceği gibi, yavaş gelişen zorlanmalara bağlı da olabilmektedir. Yavaş gelişen travmalara en iyi örnek stress kaynaklı kas gerilmesidir. Kasın sürekli olarak gergin ve kasılı vaziyette olması tetik noktanın oluşmasına sebebiyet vermektedir. Stress ve mekanik zorlanmalar dışında, sinir kökü hasarına bağlı olarak da tetik nokta gelişebilmektedir. Bunun en bilinen örneği boyun fıtığının sinir köküne baskı yapması sonucu boyun ve sırt kaslarındaki tetik noktalardır.

Sinir kökünün fıtık tarafından hasar görmesi, sinirle ilgili boyun ve sırt kaslarında sürekli bir uyarılmaya neden olmakta, bu da genellikle tedaviye dirençli tetik nokta oluşmasıyla sonuçlanmaktadır. Boyun fıtığı nedeniyle oluşan tetik noktaların en önemli özelliği tedaviye dirençli olmasıdır.

Klasik bir tetik noktanın özellikleri nelerdir?

Tetik nokta, kas içerisinde sert bir nodül olarak ele gelmektedir. Üzerine basmakla şiddetli ağrı duyulur. Boyun ve sırt bölgesindeki tetik noktalar genellikle boyun omurgasının hareketini kısıtlamaktadır. Tetik noktanın cilt üzerinden üzerine parmakla vurmakla, seyirme yanıtı adını verdiğimiz bir kas seyirmesi ortaya çıkar. Bu seyirme yanıtı, gözle görülebilmektedir. Her hastada görülmez ancak görüldüğünde tetik noktanın kesin kanıtı olarak kabul edilir.

Tetik noktalar nerelerde bulunur?

En sık görüldüğü yerler boyun ve sırt kaslarıdır. Bunun dışında, omuz, dirsek, bel, kalça ve diz bölgelerinde görülebilmektedir.

Proloterapide sık görülen yan etkiler enjeksiyon bölgesinde ağrının artması (aslında beklediğimiz ve istediğimiz bir durumdur), morluk, şişlik, sertlik, grip benzeri semptomlar olabilir. Bu yan etkilerin hastaya bir zararı yoktur ve zamanla kendiliğinden geçer. 

Proloterapi uygulaması Kortizon içermez.

Proloterapinin uygulandığı başlıca hastalıklar;

  • Eklem gevşeklikleri ve güç kaybı (laksite)
  • Tendinit ve ligamentit (Tendon ve ligamentlerde iyileşmeyen kronik ağrılar)
  • Artroz (eklem kireçlenmeleri, aşınma ve eskimeler)
  • Bel ağrıları( fıtık, kireçlenme, operasyon sonrası)
  • Boyun ağrıları (fıtık, kireçlenme, operasyon sonrası)
  • Sırt ağrıları (fıtık, kireçlenme, operasyon sonrası)
  • Omurgada, göğüs kafesinde ve kaburgalarda geçmeyen kas ve ligament ağrıları
  • Topuk dikeni ve plantar fasit
  • Ayak bileği, el bileği burkulmaları sonrası geçmeyen ağrılar
  • Koksigodinia (Kuyruk sokumu ağrısı)
  • Skolyoz (skolyozda bilinenin aksine ligament inbalansı çok önemli bir sebeptir)
  • Osteitis pubis
  • Diz ağrıları (kondromalazi, kireçlenme, menisküs, ligament hasarı)
  • Tenisçi ve golfçü dirseği (epikondilit)
  • Spondilolistezis (bel kayması)
  • Spinal stenoz
  • Avasküler nekrozlar (kemik dokusunun yetersiz kanlanması nedeniyle nekroze olması)
  • Donuk omuz.
  • İmpingement sendromu


Tetik nokta tedavisi

Tetik nokta tedavisinde birçok yöntem bulunmaktadır. En iyi bilinenleri şunlardır:

1- Tetik nokta enjeksiyonu
2- Tetik noktaya kuru iğneleme
3- Akupunktur
4- Sprey germe tekniği
5- Masaj
6- Basınç uygulama
7- İlaç tedavileri
8- Fizik tedavi yöntemleri

Tetik nokta enjeksiyonu, tetik nokta içine lokal anestezik ilaç enjekte etme esasına dayanır. Bu tedavi genellikle çok başarılıdır ve hızlı bir iyileşme sağlar. Kuru iğneleme ve akupunkturda ilaç kullanılmadan tetik nokta içine iğne batırılır. Sprey germe tekniği , tetik nokta bölgesine cilt üzerinden soğutucu sprey sıkma ve sonrasında da tetik noktanın bulunduğu kası germe esasına dayanır. Masaj ve basınç uygulama teknikleri de doğru uygulandığında başarılı olabilmektedir.

Kineziotape (Kinezyolojik Bantlama)

Son yıllarda özellikle spocularda yaygın olarak kullanılmaya başlayan kineziobant, kas ve bağ doku rahatsızlıklarında destek tedavisi olarak yerini almıştır. İlk olarak Japonya’da 1980 yılında geliştirilen bu bantlar, bel-boyun ve sırt ağrıları gibi çok sık rastlanan sağlık sorunlarının yanında kas ve iskelet sistemindeki diğer problemler için de kullanılan bir tedavi seçeneğidir.



Sporcularda performansı arttrıdığı ve iyileşmeyi hızlandırdığı bazı araştırmalarda gösterilmiştir. Uygulandığı bölgedeki kas ve bağ dokunun geriminin düzenlemesine yardımcı olur, lenfatik damarların ve lenfatik drenajın akışını düzenler, dolayısıyla ağrıyı azaltır kas gücünün eski hale gelmesine destek olur. Özellikle omuz ve dizdeki bağ, menisküs ve tendon yaralanmalarından sonra fizik tedavi ile birlikte kullanıldığında iyileşmeye belirgin katkı sağlamaktadır. Herhangi bir ilaç içermez, çok seyrek olarak alerji yapması dışında önemli bir yan etki bildirilmemiştir. Bantlama tekniği önemli olduğundan sertifikalı hekimler tarafından uygulanması önerilmektedir.

Eklem Enjeksiyonları

Enjeksiyonların neredeyse tümünü ultrason ve skopi dediğimiz özel bir röntgen cihazı ile görüntüleme eşliğinde yapıyoruz. Bu şekilde iğnenin doğru noktada olmasını garanti ediyoruz. Araştırmalar ultrason ve skopi eşliğinde yapılan enjeksiyonların daha başarılı olduğunu göstermektedir.

Eklem, kas, tendon, sinir ve diğer enjeksiyonların amacı:

  1. a) bazı durumlarda tek başına tedavi aracı olması
  2. b) toplam tedavi süresinin kısaltılması
  3. c) ağrının hızlı geçirilmesi ve egzersize erken başlanması
  4. d) ödem ve enflamasyonun hızlı geçirilmesi ve egzersize erken başlanması


Yaptığımız enjeksiyonlar

a) Eklem içi (omuz, akromiyoklaviküler, sternoklaviküler, dirsek, el bileği, el parmak eklemleri, sakroiliak, kalça, diz, ayak bileği, ayak parmak eklemleri)

b) Omurga (epidural, transforaminal, faset median dal blokajı, sakrokoksigeal)

c) Tetik nokta ve paravertebral ve diğer yumuşak doku (örn. piriformis, torakolomber bileşke, tetik parmak)

d) Sinir (supraskapüler, aksiller, müskülokütanöz, posterior ve anterior interosseöz, median, ulnar, lateral femoral kütaneöz, siyatik, tibial)

e) Botox

f) Eklem içi, ganglion ve diğer eklem kistleri, bursa sıvı aspirasyonu

Kuru İğneleme - İMS Tedavisi

Kuru iğne tedavisi - İMS tedavisi nedir?

İMS tedavisi ya da genel olarak bilinen adıyla kuru iğneleme tedavisi, adı üzerinde herhangi bir ilaç olmaksızın sadece iğne ile kas ve yumuşak dokuların uyarılması esasına dayanan bir tedavi yöntemidir. Kullanılan iğneler son derece ince olup, işlem sırasında ağrı hissedilmez. Teknik olarak akupunktura benzer. Ancak kuru iğnelemede, enjeksiyon yerleri akupunktur noktaları değil, ağrılı , hassas ya da tetik noktalardır. Özellikle tetik nokta ve fibromiyalji hastalığının tedavisinde en iyi seçeneklerden biridir.

Kuru iğneleme tedavisi nasıl etki eder?

Tetik nokta hastalığı ya da diğer adıyla miyofasyal ağrı sendromunun en önemli özelliği kas dokusunda oluşan sertliklerdir. Bu sertliklerin nedeni, dokunun zorlanması, aşırı stress, masa başı çalışanlarında olduğu gibi hafif ama uzun süreli gerginlik, boyun ve bel fıtıklarının sinir baskısı yapması gibi nedenlerden dolayı etkilenen kasın ince liflerinin hasar görmesi, bunun akabinde de kas içerisinde kalsiyumdan zengin bir dokunun oluşmasıdır. Kas içerisinde oluşan bu anormal dokunun eski haline gelmesini sağlamak için birçok yöntem kullanılmaktadır. Bu konuda en etkili yöntemlerden biri de kuru iğne tedavisidir. Sertleşmiş tetik noktanın içine iğne batırıldığında, öncelikle hafif bir kanlanma artışı olur, kanlanma artışı, bölgedeki kalsiyumdan zengin dokunun temizlenmesine ve oksijenlenmesinin artmasına neden olarak iyileşmeyi başlatır.

Kuru iğne tedavisi kaç seans gerekir, tek başına yeterli midir?

Kuru iğne tedavisi teşhise göre ve hastanın durumuna göre değişmekle birlikte, 3 seans ile 20 seans arasında uygulanmaktadır. Tetik nokta hastalığında 5-10 seans, fibromiyalji de 15-20 seans, bel ve boyun kireçlenmelerinde 10-15 seans, ani kas tutulmalarında 1-3 seans yeterli olmaktadır. Seanslar, hastanın durumuna göre her gün ya da haftada 2-3 gün olacak şekilde düzenlenir. Bir çok kas iskelet sistemi hastalığında kuru iğne tedavisi tek başına uygulanan bir yöntem değildir. Genellikle, egzersiz, fizik tedavi ya da elektroterapi ile birlikte uygulanabilir. Tetik nokta tedavisinde kuru iğne ve egzersiz çoğu hastada yeterli olurken, bel ve boyun kireçlenme ve fıtıklarında fizik tedavi ve elektroterapi ile birlikte uygulanır.

Kuru iğne tedavisinin başarı oranı nedir?

Tetik nokta rahatsızlığında kuru iğne tedavisinin başarı oranı çok yüksektir. Bel ve boyun fıtıklarında, eğer sinir baskısı varsa, kuru iğne tedavisinin etkisi sınırlı olmaktadır. Sinir baskısı olmayan bel ve boyun ağrılarında, fibromiyaljide başarı oranları orta düzeydedir. Özetle, kuru iğne tedavisi en çok tetik nokta hastalığının tedavisinde kullanılan bir yöntemdir. En çok da bu hastalığın tedavisinde başarılı olmaktadır. Bunun dışındaki bir çok ağrılı hastalığın tedavisinde etkisi sınırlıdır. Yardımcı bir yöntem olarak düşünmek gerekir.

Kuru iğne tedavisi hangi hastalıkların tedavisinde uygulanmaktadır?

- Tetik nokta hastalığı ( miyofasyal ağrı sendromu )

- Fibromiyalji

- Bel ve boyun kireçlenmelerine bağlı ağrılar

- Bel ve boyun fıtıkları

- Tendinit, kronik tenisçi dirseği

- Ağrılı omuz

Nöroproloterapi

Nöroproloterapi kas-iskelet sistemindeki hasarlanmalarla oluşan nöropatik ağrı ve diğer ağrılı durumları tedavi etmek için kullanılan regeneratif tıbbın en yeni adımıdır. Neurofasial proloterapi, subcutanoz proloterapi veya lyfgot teknik olarak da isimlendirilmektedir.

Neural proloterapi hasarlı-inflame sinirlerin düzelmesi ve doku fonksiyon restorasyonu için cilt altına medikal şeker veya mannitol enjeksiyonudur.

Neural proloterapinin temeli Hilton kanununa dayanmaktadır. Hilton kanununda eklemi inerve eden sinirler, üzerindeki deriyi ve eklemi hareket ettiren kaslarıda inerve eder.

Eklem üzerindeki cildin duyusu alan sinirlerin irritasyonu eklem çevresindeki doku ve kaslarda ağrı ve disfonksiyona sebep olur.

Bilinmektedir ki klasik proloterapide hipertonik dextroz ligament ve tendonlardaki bağ dokusunda düzelmeyi sağlamaktadır. Neuroproloterapide de dokudaki şişliği azalttığı ,ağrıyı giderdiği ve fonksiyonda düzelme sağladığı görülmüştür.

Doku yaralanmalarında proinflamatuar maddeler ( bradikinin,prostaglandin) salınır ve bunlar sinir üzerindeki geçici reseptör potansiyel V1(TRPV1) katyon kanalını (capsaicin) aktive eder.Bu kanallar açılınca inflamasyon ( substans P ve CGRP) kan damarlarında sızıntıya yol açar ( şişlik- ödem), aşırı duyarlılık ve ağrılı duyuya yol açar. Dextroz veya mannitol capsaicin reseptorlerini bloke eder, kaskadı önler ve normal sinir fonksyonunu restore eder.

Neural proloterapi eklem, kas , tendon ve ligament zedelenmeleriyle ilgili ağrıların ( Akut ve kronik olsun) tedavisinde etkilidir. Tedavi boyun ,bel,diz, omuz, kalça, dirsek, el bileği, el,ayak bileği eklemini içerir. Total diz replasmanı sonrası ve failed back surgery sonrası ağrılar da da etkilidir.

Tedavi Haftada 2-3 olarak düzenlenir. Seans 10 – 15 dk. arası gerekebilir.

Proloterapi yaklaşık 50-60 yıldır dünyanın birçok gelişmiş ülkesinde başarıyla ve yaygın olarak kullanılan bir tedavi yöntemidir.

Seans sayısını ve nasıl yapılacağını hastanın ve hastalığının durumu belirler ve birçok faktöre bağlıdır. Hastanın yaşı, kilosu ve hastalığın süresi, hasarın büyüklüğü ve derecesi, diyabet, hipotiroidi, metabolik sendrom, obezite, sigara ve alkol kullanımı gibi ilave problemlerin olması iyileşme süresini uzatır. Çoğu hasta için 4-6 seans yeterli olurken bazı hastalarda sonuç almak için 8-10 seanslık uygulamalar gerekebilir.

Enjeksiyonlar 3 haftada bir yapılmaktadır. Fakat doktorunuz tedavinin seyrine göre bu süreyi 2 haftaya kadar kısaltabilir ya da 6-8 haftaya kadar uzatabilir. 

Proloterapiden sonra ilk 3 gün istirahat önerilir ve tedavi yapılan bölgeye ilk 3 gün 3-4 saatte bir 15-20 dakika sıcak su torbalarıyla sıcak uygulama yapılması önerilir. 

Proloterapiden sonra asla NSAİ grubu dediğimiz antienflamatuvar ağrı kesicilerden (apranax, majezik, voltaren, etol, melox vs. gibi) alınmaz. Antienflamatuar etkisi olan bu ağrı kesiciler proloterapinin etkisini ortadan kaldırır. Çok ağrınız olursa size reçete edilecek olan antienflamatuar etkisi olmayan parasetamol grubu ağrı kesiciler (parol, minoset vs. ) ya da tramadol (contramal, zaldiar) alabilirsiniz. Bu konuda doktorunuza danışabilirsiniz.

Bölüm Hekimleri